Ev hapsindeki Pine kafenin sahibi Ramazan Şimşek: Kürtçeyi savunmak demokrasiyi savunmaktır

Posted by

DİYARBAKIR – Ramazan Şimşek’i ziyaret etmeden önce kitapçıya uğradım. Burhan Sönmez’in Kürtçe yazdığı “Evîndarên Franz K.” romanını aldım, umarım okumamıştır diyerek. Ev hapsindeki bir insana kitaptan başka ne götürebilirdim, bilemedim. Ayrıca Şimşek, işlettiği kafede Kürtçe konuşmayı teşvik ettiği için ev hapsi cezası almıştı. Bir de, az çok pandemi döneminden biliyoruz, ev hapsindeki insan en iyi okuyarak vakit geçirebilir.

Kürtçe bir romanla Ramazan Şimşek’in kapısını çaldım.

Eve yeni taşınmıştı Şimşek. Gözaltına alınıp ev hapsi cezası alınca tutmuştu bu evi. Çok eşyası olmadığını, “Zamanla tamamlarım eksikleri” diye anlattı.

Karşılıklı koltuklara oturunca ayak bileğindeki elektronik kelepçeye takıldı gözüm. Abartılı büyük kol saatleri vardır ya, biraz ona benziyordu. Ancak Şimşek bunu süslü bir takı niyetine, hele gösteriş için takmıyordu. Bu, onu eve bağlayan bir prangaydı.

Hafif bir şeymiş Şimşek’in dediğine göre. “İnsan ayağına böyle bir aletin takılmasını garipsiyor önce. Şimdi biraz alıştım” diyor Şimşek. Kelepçenin neden olduğu kızarıklığı gösteriyor, “Bunlar sıcaktan oldu” sanırım” diyerek.

BİR EVDE BİR MAHPUSLA RÖPORTAJ

Ramazan Şimşek’in ayağına Mayıs ayında takıldı elektronik kelepçe. Evden çıkmaya kalkarsa ya da kelepçeyi kıracak olursa başı feci belaya girecek. Bu nedenle dostları ve akrabaları ziyaret ediyor onu. Bu nedenle o, evde insan ağırlamaya alışık ancak durum benim için biraz garip. Çünkü karşımda, koşulları ne olursa olsun, bir mahpus var. Şunu fark ediyorum: Bir röportaj için buluşmadık, bir mahpusu ziyaret ediyorum. Bu duygu bir gazeteci için iyi değil çünkü soru sormayı zorlaştıran bir duruma neden oluyor.

Neyse ki Şimşek’in de katkısıyla bu duygunun esiri olmuyoruz. Arada gülerek ve öfkelenerek, Şimşek’in hem hayat hikayesini hem de onu eve hapseden süreci konuşuyoruz.

Şimşek’in ayağına takılan elektronik kelepçe.

SİYASETE DE ERKEN YAŞTA ATILDI

Ramazan Şimşek erken yaşta ekmek parası için hayata atılan insanlardan. Bir isim karışıklığı nedeniyle alamadığı ilkokul diplomasını dışarıdan sınavlara girerek alıyor. Ortaokul ve lise diplomasını da aynı şekilde dışarıdan alıyor.

Şimşek, siyasetle de erken yaşta tanışıyor. Oto sanayide çalıştığı yıllarda HADEP’e gidip gelmeye başlıyor. Derken aktif siyaset hayatının bir parçası oluyor ve zamanla DTP Kayapınar İlçe Başkanı olarak görev alıyor.

Şimşek, siyasete ilgisini, “Çocukken 1990’lı yılların sert yüzünü görüyorduk, yaşıyorduk. Bir şekilde bize yansıyordu. Kepenk kapatmalar, çatışma sesleri… Bu doğal olarak bazı şeylere karşı bir duyarlılık oluşturuyor. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren meseleyi anlamaya çalışma dönemi başladı” diye anlatıyor.

Okuyor, akademik çalışmalara katılıyor, sivil toplum örgütlerinde görev alıyor Şimşek. Ama Kürt kimliği ile siyaset yapmak, her dönem belalı bir iş olmuştur. Çatışmaların şehir içlerine taşındığı 2015 yılında ilçe başkanı olarak okuduğu basın açıklamaları nedeniyle birkaç kez tutuklanıyor Şimşek. Toplamda 6 yılını cezaevinde geçiriyor.

PÎNE DERGİSİNDEN PÎNE KAFE’YE

Hapisten çıktığı bir ara Pîne Kafe adını verdiği bir mekan açıyor Şimşek ancak ömrü uzun olmuyor mekanın. Çünkü Şimşek, tekrar hapse giriyor.

Aynı isimle yaklaşık 2 yıl önce Sanat Sokağı’ndaki şimdiki mekanı açması, son hapisliğinden sonra gerçekleşiyor.

Pîne, Kürtçede yama anlamına geliyor. İsimle ilgili bu ilham, yıllar önce yayımlanan Kürtçe mizah dergisi Pîne’den geliyor. 15 günde bir yayımlanan Pîne’nin ilk sayısı 2 Ekim 1999’da çıkmıştı. Dergi 32 sayı yayımlandıktan sonra kapatıldı. Ancak kısa süre sonra, “Ji Kurdan re mîzah jî kedexe ye!” (Kürtlere mizah da yasak!) kapağıyla tekrar yayın hayatına dönmüştü.
“Gençlik yıllarımızda Pîne dergisinin üzerimizdeki etkisi hâlâ aklımdadır” diyor Şimşek. Pîne kafeyi, Türkiye’nin birçok yerinde şubeleri bulunan markalaşmış kafelerin düzeyine getirmek hayalini de kuruyor elbette: “Neden Mardin’de, Van’da da bir Pîne olmasın, insanlar burada kültürleriyle tanışmasın? Böyle düşündüm. Ancak açtığım ilk Pîne yaklaşık iki ay açık kalabildi çünkü cezam onaylandı ve hapse girdim. İkinci Pîne’yi hapisten çıktıktan sonra yine Ofis semtinde, Sanat Sokağı’nda açtım.”

EKMEK TEKNESİNDE TERS KELEPÇE

Ev hapsine neden olan süreç de bundan sonra başlıyor. Şimşek, Pîne’de çay kahve satarak hayatını idame etmeye çalışıyor. Ancak Pîne’nin kuruluş ruhuna uygun olarak kültür sanat etkinlikleri de düzenlemek istiyor.

İlk etkinliğin konuğu, şair Rênas Jiyan olur. Sonra müzisyen Kasım Taşdoğan’ın konseri gelir. Polis, mahalleli rahatsız oluyor, diyerek konsere müdahale eder.

Sonra işte 15 Mayıs’ta kafenin sosyal medya hesabından bir mesaj paylaşır ve olanlar olur.
Şimşek, bu mesajında, mealen ticareti Kürtçe yapmak istediğini söyler. Yani garsonlar Kürtçe bilenlerle öncelikle Kürtçe konuşacak, etkinlikler Kürtçe ve Kürt kültürüne uygun seçilecek…

Söz konusu mesaj neden dikkat çekti? Çünkü 1932’de Celadet Ali Bedirxan ve arkadaşları tarafından ilk kez Kürtçe alfabe Hawar Dergisi’nde Latin harfleriyle yazıldı. 2006 yılında 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı ilan edildi. O günden beri Kürt kurumları 15 Mayıs’ta çeşitli etkinlikler yapıyor, Kürtçenin önündeki engellerin kaldırılmasını, Kürtçenin kamusal alanda konuşulmasını ve eğitim dili olmasını talep ediyor. Sosyal medyada kıyamet bu yüzden koptu. Şimşek, hakaret ve tehdit mesajlarına maruz kaldı.

“Aslında beni ifadeye çağırmalarını bekliyordum çünkü söylediklerim çok çarpıtıldı” diyor Şimşek. Ama polis ifadeye çağırmak yerine sabaha karşı kafeyi basmayı tercih eder. Ekmek teknesi kafede kalan Şimşek yere yatırılır, hakarete uğrar, ters kelepçe ile gözaltına alınır.

KEŞKE BÜTÜN DİLLERDE HİZMET VEREBİLSEK

“Sözlerim çarpıtıldı” dedi ya Şimşek, demeye çalıştığı şu: Kimi sosyal medya kullanıcıları, örneğin Türkçe sipariş verenlere hizmet verilmeyeceğini ileri sürdüler. Şimşek ise ticaret yaptığını ve çok dilliliği savunduğunu belirtiyor. Kürtçeye pozitif bir yaklaşımı olduğunu gizlemeden.

Burada sözü Ramazan Şimşek’e bırakalım: “Ben ticaretimi yapacaksam kendi dilimde yapacağım. Bir marka açığa çıkaracaksam Kürtçe üzerinden açığa çıkarayım. Burada pozitif bir yaklaşım var Kürtçeye. Çünkü tehdit altında olan bir dil ve bu benim dilim. O zaman ben bu dili bir şekilde ticaretimi yaparken korumaya alayım, şeklinde bir yaklaşımım var yani. Aynı zamanda kültürel de içerikli. Pîne Kafe, Pîne dergisinin ruhunu taşısın istiyorum. Açıklamamız çok çarpıtıldı. Sanki biz Türkçe’yi yasaklamışız, engeller koymuşuz gibi. Öyle bir şey yok. Aksine çok dilliliği savunmak gibi bir yaklaşımımız var. Sadece Türkçe değil, keşke Arapça da İngilizce de hizmet verebilsek. Irkçılıkla suçlandık. Bu mümkün değil, çünkü demokratik bir geleneği temsil ediyoruz. Yaşamım boyunca demokrasiye inandım. Kürtçeye sahip çıkmanın özünde de demokrasiye sahip çıkmak vardır. Yani bugün kim Kürtçeye sahip çıkıyorsa, o demokrasiye sahip çıkıyordur. Çünkü kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan, bu ülkenin zenginliğini temsil eden bir dil var karşımızda. Bu nedenle ‘Kürtçeye sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır’ diyorum.”

KAFEDE ÇEKİLMİŞ VİDEOLAR YÜZÜNDEN EV HAPSİNDE

Ayağında elektronik kelepçe ile konuşan Ramazan Şimşek’i dinlerken insan şöyle düşünüyor: Dünyanın başka bir yerinde insanın anadili başına bela olmuş mudur acaba?

Devlet erkanı, TRT6’yı işaret edip, anadilinde konuşmak, anadilini geliştirmek, anadilini savunmak Türkiye’de yasak değildir, deyip duruyor. Ama işte, Ramazan Şimşek ev hapsinde tutuluyor.

Şimşek, çıkarıldığı mahkemede savunmasını yapmış. Fakat kendi mesajından çok, kafedeki müşterilerin eğlenirken çektiği videolar sorulmuş kendisine. Gençlerin söylediği şarkılardan bölücülük kokusu almış yetkililer.

Şimşek, avukatlarının konuyla ilgili çalıştığını ve ilk duruşmada beraat edeceğine inanıyor. Yapay zekanın kudretinin konuşulduğu çağda bir şarkıdan suç delili çıkarmak gayreti nasıl tarif edilebilir? Hakikaten, bir şarkının memleketi bölme azmine inanmak nasıl açıklanabilir?

KÜRTÇE KİTAP PROJESİ

Merak bu, Ramazan Şimşek’e ev hapsinde olmanın nasıl deneyim olduğunu da sordum. Şöyle dedi:

“Dört defa cezaevine giren, toplamda altı yıl cezaevinde yaşamış biriyim. Cezaevindeyken kapalı alındasın, biliyorsun cezaevinde olduğunu. Gardiyan belli saatlerde havalandırmayı açar, belli saatlerde kapıyı üstüne kapatır, çekilir gider. Burada kapıyı sen kendi üstüne kapatıyorsun. Dışarıyı görüyorsun. Telefon elinde, herkesle iletişimin var. Ama ayağında kelepçe, kapının dışına adım atamıyorsun. Kendini kontrol etmek durumundasın. Dışarıdaki hayata kendini atmamak için iradeni korumak zorundasın.”

Yattığı 6 yıllık hapishane Ramazan Şimşek’e bir disiplin edinme şansı vermiş. Evde tembellik yapmıyor bu nedenle. Temizlik, spor gibi günlük işlerinin yanı sıra kafedeki işleri de telefon üzerinden takip ediyor. Misafir ağırlıyor. Televizyonu yoktu ama bir deste oyun kağıdı sehpanın üzerinde duruyordu.

Yemekle ilgili bir sıkıntısı yoktu çünkü yemek yapmayı biliyor. Yemek malzemelerini kimi zaman dostları getiriyor kimi zaman sepet sarkıtıp bakkaldan kendisi alıyor.

Kürtçe bir kitap yazma projesi var Ramazan Şimşek’in. “Zamanı gelince yazacağım” dediği hikaye şekillenmiş kafasında. Ne diyelim, Kürtçeyi korumaya çalışırken ev hapsine mahkum edilen Ramazan Şimşek, umalım ki yakın zamanda bir Kürtçe kitapla çıksın karşımıza.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir